De ofrivilliga / Involuntary
De ofrivilliga'yı bilmem ama Involuntary 'İstemsiz' demek oluyor. İngilizce çeviri saçma değilse ismi 'İstemsiz' filmin, gayette uyuyor. Yönetmeni Ruben Östlund'un izlediğim ilk filmi. Kendisinin daha önce belgesel ve kısa filmleri mevcutmuş, pek belgeselci olmadığımdan ve bulmak zaten zor olduğundan onları pas geçip çıktığı gibi yeni filmini izlemek istiyorum. Birbiriyle birleşmeyen 5 farklı kısa filmden oluşuyor ama tabi bu beş filmi sırayla değilde, içiçe geçmiş bir şekilde izliyoruz. Filmin 15. dakikasındaki sahne az çok açıklıyor aslında filmi. Öğretmenleri bir kızı dışarı çıkarıp, diğer arkadaşlarıyla o kızla ters düşmeleri konusunda anlaşıyor. Kızı içeri alıp, iki çizgi gösterip 'hangisi daha uzun?" diye sorduğunda kız doğru çizgiyi gösterir ama öğretmen ve tüm sınıf diğeri olduğunu savunur, bir tane daha sorduktan sonra, en baştaki resmi gösterip tekrar sorar ve kız arkadaşlarının gösterdiği aslında yanlış çizgiyi seçer. Filmde işte bu diğerlerinin düşündüklerini önemseyen, ters düşmekten korkan insanları anlatıyor.
Hep güzel görünmek isteyip, durmadan seksi fotoğraflarını çeken kızlar var bir hikayede, diğerinde yolculuk ettiği otobüsteki perdeyi yanlışlıkla koparmasına rağmen, suçunu kabul etmek istemeyen bir kadın ve perdeyi koparan kişinin ortaya çıkmadığı sürece hareket etmeyen otobüs şöförü, bir diğerinde yalnızken arkadaşlarına garip şakalar yapmayı seven bir adam ve son hikayede de doğum günü partisi veren ama partide bir kazaya uğrayan bir çifti izliyoruz. Hepsini gayet mesafeli şekilde olduğu gibi gösteriyor yönetmen bize. Çok sade ama içi dopdolu bir film yaratmış Ruben Östlund. Filmin en beğendiğim yönü ise kamera açıları, çoğu zaman karakterlerin yüzünü görmediğimiz, bazen 'hangisi konuşuyor acaba' diyebileceğiniz sahneler var çoğunlukla ve filmin o havasına çok iyi uymuş. Belgeselimsi bir havası var filmin ama hiç rahatsız etmiyor, çatır çatır izlettiriyor sıkmadan. Oyuncuların hepsi amatör olmalarına rağmen çok iyi oynamışlar, sanki kameraya çekildiklerini bilmeden gerçek hayatlarını yaşıyorlar. Özellikle liseli kızlar-belki de en çok onlar öne çıktığından öyle geliyor ama- çok iyi bir iş ortaya koymuşlar.Ve sonuçta tam bir festival filmi ortaya çıkmış. İzlemezseniz yazık olur valla.
Filmi izledikten sonra en yapılası şey ise, Özlem Tekin'in 'yol" şarkısını dinlemek hatta klibini izlemek
Ne demiş Özlem,
Bu hayat benim, Benimse eğer, Kimse karışmazsa yaşamaya değer
0 yorum:
Yorum Gönder