Çok özlemişim ben böyle filmleri. Tam kararında bir mizah duygusuda içeren hüzünlü bir aşk hikayesi denilebilir herhalde film için. Rudi ve Trudi'nin hikayesi...
Farklılığı sevmeyen, sadece işine gidip gelmek isteyen, çocuklarına yeterince özen göstermemiş bir baba Rudi. Trudi ise kendini ailesine adamış, kendini 2. plana atmış, Butoh dansçısı olmak siteyen bir anne. Filmin başında Rudi'nin hasta olduğunu ve büyük ihtimal pek yaşamayacağını öğreniyor Trudi ve her nekadar bundan hoşlanmayacağını bilse de çocuklarını görmek için yollara döküyor onu. Kendilerininde söyledikleri gibi ne onlar çocuklarını tanıyorlar ne de çocukları onları aslında. Çocukları ne zaman ayırabiliyorlar ne de zaman ayırmak istiyorlar onlara, birbirlerine göndermeye çalışmaktan başka bir şey yaptıkları yok. Biz Rudi'nin yakında öleceğini düşünürken, Trudi ölüveriyor birden. Bu olaydan sonra herkes herzaman olduğu gibi ona daha iyi davranmalıydım moduna giriyor ama Rudi daha başka hissetmeye başlıyor. Onun o mükemmel rutininin en önemli parçası yok oluyor birden, çok özlüyor onu. Trudi'nin hep istediği ama kendisi yüzünden gerçekleştiremediği Japonya hayalini onun yerine gerçekleştirmeye koyuluyor en sonunda. Gidiyor gitmesine Japonya'daki oğlunun yanına ama diğerlerinin yanında olduğu gibi orda da hoş karşılanmıyor ama pekte takmıyor bu durumu, onun amacı başka zaten. Giyiyor Trudinin kıyafetlerini gezdiriyor ona Japonyayı, gösteriyor o merak ettiği kiraz çiçeklerini. Bu turlarından birinde bir Butoh dançsı Yu ile tanışıyor ve onunla gezmeye başlıyorlar artık. ve soruyor Rudi;
-Trudi nerde, hiç anlamıyorum.
Vücudu nerde?
Onun hatıraları benim bedenimde,
Fakat benim bedenim burda olmadığında,
Trudi nerde olacak?
İkisi birlikte gerçekten mutlu olmaya çalışırken Rudi'nin hastalığıda ilerliyor yavaştan. Pek göz önüne sürülmesede hissettiriyor yönetmen. Ve yolculuğun son durağına geliyorlar, Fuji dağına...
Utangaç çıkıyor dağ, birkaç gün göstermiyor kendini onlara ama sonra birgün çıkıyor ortaya, Rudi son anlarında hissediyor Trudi'yi, Fuji dağının şahitliğinde bir kez daha 'bir' oluyorlar ve gerçekten mutlu oluyor sonunda Rudi. Çocukları yine anlamıyorlar onları ama olsun o mutlu oluyor sonuçta.
Çok ince ve güzel detaylarla örülmüş film. Filmin en başında Rudi'nin yaptığı lağana sarması, sonradan karşımıza yine çok güzel şekillerde çıkıyor ve afişindeki o harika sahnenin oluşmasına neden oluyor. En sevdiğim sahneler Rudi ve Yu'nun yarım yamalak ingilizceleriyle birbirlerine bi sevdiklerini anlatmaya çalıştıkları sahneler(Trudi/Annesi). Yu'nun annesi bi ördekken, Trudi ise vahşi bir kediymiş meğersem ama kafeslenmiş. Filmin tek kötü yanı ise bana bazen bir tv filmi havası veren çekimleri.
Yönetmenin izlediğim ilk filmi ama diğer filmlerini merak etmek için çok iyi nedenler verdi bana. Karşılacağız herhalde artık daha fazla
Read more...