19 Nisan 2012 Perşembe

31. Uluslararası İstanbul Film Festivali - Bölüm 1


Yılın en sevdiğim zamanları yine geldi geçti. Yine festival başında çok güzel havalar bozdu ve uykusuz bir şekilde filmden filme koşmamız yetmiyormuş gibi, ıslandık ve üşüdük ama olsun. Bu sene nedenini anlayamadığım bir şekilde daha az film izledim ama daha fazla yoruldum. Özellikle 2. hafta oldukça yoğun geçti. Festival daha başlamadan ben festival filmlerini izlemeye başlamıştım bile. Programda beğendiğim filmleri araştırıp, bazı bulduklarımı elemiştim, bazılarını da inatla sinemada izlemek istedim. Kısa kısa anlatayım...


Gösterim öncesi herkese filmin adının 'maykıl' değil 'mihael' olduğunu haykırasım geldi ama tutmayı başardım kendimi. Festivaldeki bütün Alman filmlerini izleme gibi bir amacım olduğu ve senelerce Haneke ile çalışmış birinin nasıl bir film çekeceğini merak ettiğimden gittim. Maalesef gayet sıkıcıydı. Sırtını çok fazla gerçekliğe dayamış, sınırları aşmaktan korkan ve kolaycılığa kaçan bir film. Sonu bunu kanıtlamak için uygun. Alkışlara oynuyor ama onu da becerebiliyor mu bilmiyorum.

Tony Kaye film çekmiş dediler, koştuk. En önden dahi olsa biletimizi aldık. Film gayet de güzel ama bende olan Adrien Brody alerjisi tuttu yine. İzleyemiyorum nedense o adamın filmlerini bir türlü. Hep abartılı oynuyormuş gibi geliyor. Filmin her sahnesinde olunca da, etkilenmem gerekenin yarısı kadar etkilenmiş oldum. Ne diyelim, kısmet...

Şanslıyım ki, bu sene festivalde gerçekten başarılı Alman filmleri gösterildi. Cannes'da 'Belirli Bir Bakış' ödülünü alan bu film de oldukça başarılı keza. Dram ve komediyi birbirine bu kadar yakın tutup, birbirine karıştırmadan seyirciye vermek zor. Bu zoru başarmış yönetmen. Özellikle ölüm hakkında söylenen sözler etkileyiciydi. Festivalin bence gizli kalmış en iyilerinden biri.

Bu film için Beyoğlu'na gidip geldiğime hala inanamıyorum. Film kötü mü? Bence değil ama iyi kesinlikle değil. Belki biraz gereksiz uzun, gereksiz dallanmış, sıradan bir hikaye. Türkiye'de olsa dizisini yaparlar, reyting rekorlarını kırarlardı, o ayrı.

'Eğitmenler' ve 'Her şey Reyting İçin'in yönetmenin son filmi. Festivalin sevdiği yönetmenlerden de birisi. Ben de saydığım bu filmlerini izlemiş (hatta festivalde) ve sevmiştim ama bu sefer pek etkileyemedi beni. Yeterince derine inemedi, senaryosunu çabuk ele vermeye başladı ve olmadı. Maalesef vasat.

2 festival önceydi sanırım Ursula Meier'in bir başka filmini 'Home' izlemiş ve ismini hatırlayacağım yönetmenlerden biri olmalı diye düşünmüştüm ama tekrar festivalde karşıma çıkmasa unutacakmışım. İki filmi arasında işlediği konular, seçtiği mekanlar gibi alanlarda benzerlikler kurmak mümkün. Bu sefer senaryo hinlikleri daha fazla ve biraz da buna güvenerek rahata kaçmış yönetmen gibi geldi bana. Çünkü ilk filmindeki o mekan ve karakter yaratmadaki başarısı maalesef yok. Lea Seydoux yine çok güzel tabi, onu unutmamak lazım.

Allah hiçbir yönetmenini annesini hasta etmesin; biz de onun filmini izlemek zorunda kalmayalım tekrar. Locarno'dan aldığı ödül ben heyecanlandırmıştı. Güzel bir yönetmen keşfedeceğim umuduyla koltuğa oturmuştum ama arkadaşım olmasa ilk 10 dk. sonunda ayrılmıştım. Sanırım 30-45 dakikaları arasında ara ara kestirmiş olabilirim ama bunda tek neden filmdeki karakterlerin sürekli konuşuyor olması değil, biraz da Atlas'ın çok havasız olması. Filmin gerçekçiliğine hiçbir lafım yok ama bu denli gerçekçilik kullanması ve 1 sn bile susmayan karakterler izleyeni çok yoruyor. Bir sonraki filmini de sırf meraktan izleyeceğim ama bu sefer evde mümkünse.

Genelde eşcinsel temalı filmlerde 'şok edicilik' kullanılıyor sürekli. Bu belki de bu konuya insanların ilgisini çekmek için gerekli ama bazen de yapay duruyor. Benim içime de işlemiş olsa gerek, film çok sakin başlayınca hafif bi' hayal kırıklığına uğrayıp, sıkıldım. Filmin sonlarına doğru şok edici bir şey de oldu ama beni etkilemedi sahne ve dolayısıyla film de. Yönetmenin bu kadar zor sahneler çekebilmek için yeterli donanımı yokmuş gibi. Seyircimizin yönetmene soru sormak için daha da az donanımı var, o da başka bir mesele.

0 yorum:

  © Blogger templates ProBlogger Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP